Stockholm Sendromu

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 22.08.2019 - 12:24, Güncelleme: 22.08.2019 - 12:24 3864+ kez okundu.
 

Stockholm Sendromu

Herkese merhabalar, bugün sizlere yeryüzünde neredeyse herkesin yaşadığı ama neredeyse kimsenin farkında olmadığı bir sendromdan, Stockholm Sendromundan bahsedeceğim. Bu sendroma adını veren olayı kısaca özetlemek gerekirse, İsveç’in Stockholm kentinde 1973 yılında gerçekleşen bir banka soygununda soyguncular 4 kişiyi rehin almış, 6 günlük rehine sürecinin sonunda polis binayı kuşatınca rehineler soyguncularla birlikte polise direnmiş ve hatta daha sonra soyguncular aleyhine tanıklık etmeyerek onların avukat masraflarını vs. karşılamışlardır. Ne kadar ilginç değil mi, yaşamının ve ölümünün arasında sadece birkaç kötü adamın kararının olduğu bir süreçte, onlara bir sempati veya hayranlık duyarak onlara yardımcı olmak; ve bunu saf kötülüğü savunmak pahasına yapmak çok çılgınca bir şey olmalı sıradan insanlar için. Şimdi burada sizi biraz düşünmeye davet ediyorum: zamanında çok popüler olan “Bizimkiler ”diye bir dizi vardı. Bu dizideki “Yufka yürekli katil" adındaki karakteri hatırladınız mı? Bu karakter adam öldürmeden hüküm giymiş, belirli bir süre cezaevinde yatmış, fakat hala içinde sertlik barındıran ve gerekirse aynı eylemi tekrardan yapmaya çekinmeyecek bir karakterdi. Fakat hepimiz severek izledik bu karakteri, çünkü hepimizin içinde kötü bir insan da olsa güçlü karaktere karşı sempati var, ve aramızda onun için gerekirse omuz omuza mücadele edecek, kavgaya girecek bir sürü insan var etrafımızda; bir düşünürseniz mutlaka çevrenizdeki insanlardan birkaç kişi aklınıza gelecektir. Dünya üzerinden örnek verecek olursak, Meşhur uyuşturucu kaçakçısı Pablo Escobar buna müthiş bir örnektir. Para için sayısız cinayet işleyen ve insanları zehirleyen bu adam sırf doğduğu yere birkaç ev yaptı, stadyum vs. Yaptı  diye doğduğu yerde hala saygıyla anılır, günümüzde ise hakkında yapılan dizide çok sempatik bir şekilde gösterildiği için insanlar ondan korkuyla karışık bir saygı ve sevgiyle bahsederler. Eminim ki bu adam yaşıyor olsaydı ve çetesine dünya genelinde eleman alıyor olsaydı, çevrenizde böylesine kötü bir amaç için çalışacak ve gerekirse bu adam için ölebilecek bir sürü arkadaşınız olurdu; sadece şartlar müsait değil böylesi bir durum için . Peki günümüzde insanları bu sendromun içine iten şey nedir? Bana göre bunların en önemlileri TV ve sosyal medyadaki kötüyü özendirici programlar ve paylaşımlardır. Neredeyse her televizyon dizisinde şiddeti ve mafyayı özendirici şeyler var artık, ve çevrenizdeki çoğu insan bunları izleyip kendini şiddete ve suça domine ediyor; buna da TV’deki kötü karakterlere hayranlık duyarak başlıyor, Stockholm Sendromuna kendini teslim ederek kendine kötü bir lider arıyor. İnternet ise bunun daha gelişmiş bir versiyonuna sahip: Mesela İnstagram uygulamasındaki sayfalar direkt mafya ve mafya babalığına özendirici paylaşımlar yapıyor; öyle ki herhangi bir paylaşımın altındaki yorumlara baktığım zaman dehşete düşüyorum artık; herkes kötü bir insan olduğu alenen belli olan şahıslara övgü içinde, iltifatlar havada uçuşuyor. Böylesi bir ortamda eğitimin yeri çok önemlidir bana göre. Bizden sonraki nesillere şiddetin çözüm olmadığını, kötü bir insana sempati duymamak gerektiğini anlatmamız gerekir. Çünkü öyle bir hal aldı ki dünya, bir şey yaparken veya konuşurken, düşünürken bunun hangi amaca hizmet ettiğini bilmez olduk. Bugün bahsettiğim sendrom, içinde olduğumuz daha nice sendromlardan sadece birisi. Teşhisi de çok basit: herhangi bir arkadaşınıza tarihteki meşhur kötülerden birini sorun. Eğer ondan övgüyle bahsediyorsa veya başka bir arkadaşınız sosyal medyada bahsedilen sayfalardaki paylaşımların altına “vur de vuralım, öl de ölelim" tarzında bir yorumlar yazıyorsa tebrikler, bu sendroma sahip bir arkadaşınız var demektir. Zaten günümüz Türkiye’sinde  bu söz, Stockholm Sendromunun bir yansıması olmuştur artık; nerede görseniz tanıyacağınıza eminim. Yeterince acı ve kederin kol gezdiği bu dünyada, iyiliğe ve iyi insanlara her zamankinden fazla ihtiyaç var. Bunun olması için de en baştan insanların kafa yapısının değişmesi gerekiyor. Bundan dolayı hepimize görev düşüyor. Çevremizdeki arkadaşlarımız konusunda duyarlı olmamız gerekiyor mesela. Onlara hep iyiliği ve iyi olmayı telkin etmemiz gerekiyor, özendirmemiz gerekiyor. Bu sayede bu sendromdan kurtulacak ve daha yaşanılır bir yer olacak dünya, kötüler ve suçlular ise her zaman hak ettiğini bulacak ve hak ettiği yerde olacak. Size keyifli günler dilerim. Pınar Cabbar
Herkese merhabalar, bugün sizlere yeryüzünde neredeyse herkesin yaşadığı ama neredeyse kimsenin farkında olmadığı bir sendromdan, Stockholm Sendromundan bahsedeceğim.

Bu sendroma adını veren olayı kısaca özetlemek gerekirse, İsveç’in Stockholm kentinde 1973 yılında gerçekleşen bir banka soygununda soyguncular 4 kişiyi rehin almış, 6 günlük rehine sürecinin sonunda polis binayı kuşatınca rehineler soyguncularla birlikte polise direnmiş ve hatta daha sonra soyguncular aleyhine tanıklık etmeyerek onların avukat masraflarını vs. karşılamışlardır.

Ne kadar ilginç değil mi, yaşamının ve ölümünün arasında sadece birkaç kötü adamın kararının olduğu bir süreçte, onlara bir sempati veya hayranlık duyarak onlara yardımcı olmak; ve bunu saf kötülüğü savunmak pahasına yapmak çok çılgınca bir şey olmalı sıradan insanlar için.

Şimdi burada sizi biraz düşünmeye davet ediyorum: zamanında çok popüler olan “Bizimkiler ”diye bir dizi vardı. Bu dizideki “Yufka yürekli katil" adındaki karakteri hatırladınız mı?

Bu karakter adam öldürmeden hüküm giymiş, belirli bir süre cezaevinde yatmış, fakat hala içinde sertlik barındıran ve gerekirse aynı eylemi tekrardan yapmaya çekinmeyecek bir karakterdi.

Fakat hepimiz severek izledik bu karakteri, çünkü hepimizin içinde kötü bir insan da olsa güçlü karaktere karşı sempati var, ve aramızda onun için gerekirse omuz omuza mücadele edecek, kavgaya girecek bir sürü insan var etrafımızda; bir düşünürseniz mutlaka çevrenizdeki insanlardan birkaç kişi aklınıza gelecektir.

Dünya üzerinden örnek verecek olursak, Meşhur uyuşturucu kaçakçısı Pablo Escobar buna müthiş bir örnektir.

Para için sayısız cinayet işleyen ve insanları zehirleyen bu adam sırf doğduğu yere birkaç ev yaptı, stadyum vs. Yaptı  diye doğduğu yerde hala saygıyla anılır, günümüzde ise hakkında yapılan dizide çok sempatik bir şekilde gösterildiği için insanlar ondan korkuyla karışık bir saygı ve sevgiyle bahsederler.

Eminim ki bu adam yaşıyor olsaydı ve çetesine dünya genelinde eleman alıyor olsaydı, çevrenizde böylesine kötü bir amaç için çalışacak ve gerekirse bu adam için ölebilecek bir sürü arkadaşınız olurdu; sadece şartlar müsait değil böylesi bir durum için .

Peki günümüzde insanları bu sendromun içine iten şey nedir? Bana göre bunların en önemlileri TV ve sosyal medyadaki kötüyü özendirici programlar ve paylaşımlardır.

Neredeyse her televizyon dizisinde şiddeti ve mafyayı özendirici şeyler var artık, ve çevrenizdeki çoğu insan bunları izleyip kendini şiddete ve suça domine ediyor; buna da TV’deki kötü karakterlere hayranlık duyarak başlıyor, Stockholm Sendromuna kendini teslim ederek kendine kötü bir lider arıyor.

İnternet ise bunun daha gelişmiş bir versiyonuna sahip: Mesela İnstagram uygulamasındaki sayfalar direkt mafya ve mafya babalığına özendirici paylaşımlar yapıyor; öyle ki herhangi bir paylaşımın altındaki yorumlara baktığım zaman dehşete düşüyorum artık; herkes kötü bir insan olduğu alenen belli olan şahıslara övgü içinde, iltifatlar havada uçuşuyor.

Böylesi bir ortamda eğitimin yeri çok önemlidir bana göre. Bizden sonraki nesillere şiddetin çözüm olmadığını, kötü bir insana sempati duymamak gerektiğini anlatmamız gerekir.

Çünkü öyle bir hal aldı ki dünya, bir şey yaparken veya konuşurken, düşünürken bunun hangi amaca hizmet ettiğini bilmez olduk. Bugün bahsettiğim sendrom, içinde olduğumuz daha nice sendromlardan sadece birisi.

Teşhisi de çok basit: herhangi bir arkadaşınıza tarihteki meşhur kötülerden birini sorun. Eğer ondan övgüyle bahsediyorsa veya başka bir arkadaşınız sosyal medyada bahsedilen sayfalardaki paylaşımların altına “vur de vuralım, öl de ölelim" tarzında bir yorumlar yazıyorsa tebrikler, bu sendroma sahip bir arkadaşınız var demektir.

Zaten günümüz Türkiye’sinde  bu söz, Stockholm Sendromunun bir yansıması olmuştur artık; nerede görseniz tanıyacağınıza eminim.

Yeterince acı ve kederin kol gezdiği bu dünyada, iyiliğe ve iyi insanlara her zamankinden fazla ihtiyaç var. Bunun olması için de en baştan insanların kafa yapısının değişmesi gerekiyor.

Bundan dolayı hepimize görev düşüyor. Çevremizdeki arkadaşlarımız konusunda duyarlı olmamız gerekiyor mesela. Onlara hep iyiliği ve iyi olmayı telkin etmemiz gerekiyor, özendirmemiz gerekiyor.

Bu sayede bu sendromdan kurtulacak ve daha yaşanılır bir yer olacak dünya, kötüler ve suçlular ise her zaman hak ettiğini bulacak ve hak ettiği yerde olacak.

Size keyifli günler dilerim.

Pınar Cabbar
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.