İYİ Parti Muğla Milletvekili ve Yerel Yönetimler Başkanı Prof. Dr. Metin Ergun Açıklamalarda Bulundu

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 28.05.2020 - 15:59, Güncelleme: 28.05.2020 - 15:59 3628+ kez okundu.
 

İYİ Parti Muğla Milletvekili ve Yerel Yönetimler Başkanı Prof. Dr. Metin Ergun Açıklamalarda Bulundu

İYİ Parti Muğla Milletvekili ve Yerel Yönetimler Başkanı Prof. Dr. Metin Ergun'un Ege ve Akdeniz Bölgesinde narenciye üreticilerinin uğradıkları zararla ilgili TBMM'de bir açıklama yaptı. Prof. Dr. Ergun, toplantıda şu açıklamalarda bulundu; "Geçtiğimiz günlerde Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde yaşanan mevsim normallerinin çok üzerindeki sıcakların ve ardından esen sert rüzgârların narenciye, zeytin ve buğday gibi tarımsal ürünleri büyük oranda yok etmesi ve üreticilerimizin büyük zararlara uğraması ile alakalı olarak görüşlerimizi ifade etmek için karşınızdayım. Konuşmama başlamadan evvel, böylesine bir afetle karşı karşıya kalan narenciye üreticisi vatandaşlarımıza İYİ Parti ailesi ve şahsım adına geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyorum. Bildiğiniz gibi hem ülkemiz, hem de insanlık çok ağır bir salgın sürecinin içerisinde bulunuyor. Bu sürecin, toplumların sosyal hayatlarına etki etmesinin dışında, en ağır sonuçlarını ekonomide göstereceği konusunda bütün dünya aynı kanaattedir.  Bu süreçte en fazla etkilenen sektör tarımdır ve bu sıkıntılarla baş etmede çaresiz kalacak kesimlerin başında ise çiftçiler gelmektedir. Ne yazık ki, bu iktidar döneminde en fazla ihmal edilen sektör de tarımdır. İktidar üreticimizi her defasında yüzüstü bırakmış ve kendilerinin deyimiyle “Hans’ın, George’un” ürünlerini ithal etmeyi marifet saymışlardır. İktidarın yabancı çiftçiye yarayan bu politikaları neticesinde,  bir zamanlar tarımda kendi kendine yeten Türkiye, artık net ithalatçı hale gelmiştir. Bu iktidar şimdiye kadar önceliğini tarımdan ve çiftçimizden yana kullanmamıştır.  İktidarları süresince hiçbir zaman uzun vadeli planlar-programlar oluşturup Türkiye’nin tarımda atılım yapmasını sağlamayı düşünmemiştir. Tarım ve sanayi ile kaliteli bir büyüme sağlamak yerine, işin kolayına kaçarak rant ekonomisine yönelmiştir. Böyle bir anlayışın hiçbir yaraya merhem olmadığı, bugün içinden geçtiğimiz süreçte çok daha net bir şekilde anlaşılmaktadır. Tarım konusunda sorun çözmeye odaklanan bir politika setine en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlardan geçiyoruz, çünkü çiftçilerimiz belki de hiç olmadığı kadar zor durumdadırlar.  Maalesef iktidarın böyle bir yaklaşımı söz konusu değildir. Mazot, elektrik, gübre gibi artan girdi maliyetleri sebebiyle, bugün çiftçilikle geçinen birçok ailemiz geçimini temin edemez bir halde iflasın eşiğine gelmiş durumdadır. Sizlere bugün tarımın içinde bulunduğu genel sıkıntılardan değil, özellikle afetten en fazla etkilenen narenciye üzerinde durmak istiyorum. Öncelikle Türkiye’nin narenciye konusundaki dünyadaki durumundan bahsetmemiz gerekmektedir. Türkiye narenciye üretimi konusunda Dünya’da çok önemli bir yere sahiptir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün verilerine göre, dünyadaki narenciye üretimi yıllık 147 milyon ton civarındadır. Narenciye üretiminde Çin 39 milyon tonluk bir hacim ile ilk sırada yer alırken, Türkiye 4.9 milyon ton ile yedinci sırada yer almaktadır.  Dünya çapında üretilen 147 milyon ton narenciyenin 17.3 milyon tonu uluslararası ticaret içerisinde alınıp satılmaktadır.  Bu miktardaki narenciyenin piyasa değeri 14.8 milyar dolara tekabül etmektedir.  Türkiye ise 4.9 milyon tonluk narenciye üretiminin %41'ine denk gelen yaklaşık 2 milyon tonunu ihraç etmektedir. Ülkemizin bu ihracattan elde ettiği gelir ise 890 milyon dolar civarındadır. Ülkemizin narenciye konusunda dünyadaki mevcut yerini muhafaza ederek, gelirlerini koruyabilmesi ve arttırabilmesi için narenciye üreticimizi korumamız gerekmektedir. Çünkü özellikle böylesine doğal afet anlarında üreticimize destek olmak, geleceğimiz açısından hayati bir önem taşımaktadır. Çiftçilerimiz bu kadar zor ekonomik şartlar altındayken, geçtiğimiz 15 Mayıs ve 24 Mayıs tarihleri arasında Ege ve Akdeniz bölgelerimizde sıcaklık değerlerini mevsim normallerinin çok üstüne çıkartan çöl sıcakları yaşanmıştır. Aynı tarihlerde çöl sıcaklarının yanı sıra,  uzun süren poyraz ve sert esen bir fırtına da yaşanmıştır. Hava sıcaklıklarında görülen bu ani değişiklikler, başta narenciye ve zeytinde olmak üzere birçok tarım ürünü üzerinde çok olumsuz etkiler doğurmuştur. Bu felaketten en çok etkilenen şehirlerimizin başında Çukurova yöresinde Adana, Osmaniye, Mersin; yine Akdeniz’de Antalya, Ege’de Muğla ve Aydın gelmektedir. Ve zarar gören illerimizin oluşturduğu hat İzmir’e kadar uzanmaktadır. Özellikle Çukurova’da erkenci limon, mandalina, portakal, karpuz, yine bazı orta erkenci mandalina çeşitlerinde, zeytinliklerde ve hatta buğdayda bile çok ciddi kayıplar ortaya çıkmıştır. Aşırı sıcaklar ve rüzgâr nedeniyle, Akdeniz Bölgemizde %95’lere varan ve Ege Bölgemizde de yaklaşık %70-80’lere ulaşan narenciye meyveleri maalesef yere dökülmüş durumdadır. Seçim bölgem olan Muğla’nın Ortaca, Köyceğiz ve Dalaman ilçelerinde narenciyede rekolte kaybı maalesef %90’lara ulaşacak gibidir. Bununla beraber, hem Akdeniz, hem de Ege’de ama özellikle Çukurova’da zeytinde %80’lere varan kayıplar oluştuğu çiftçilerimizden gelen bilgiler arasındadır. Bu manada en fazla kayıp, Osmaniye ve ilçelerindedir. Aynı zamanda Buğday hasatına az bir süre kala sıcakların etkisiyle % 50’lere varan bir kayıp yaşandığı da bize gelen bilgiler arasındadır. Özellikle narenciyede çok büyük kayıplar yaşanacaktır. Bu afet, narenciye sektörünün son zamanlarda yaşadığı en büyük afettir ve üreticimize çok ağır bir darbe vurmuştur. Üreticilerimizin bunun dışında da çok çeşitli sorunları vardır. Narenciye sektörü; Üretimden pazarlamaya kadar olan tüm aşamalarda yaşanan örgütlenme ve eğitim eksiklikleri, Çiftçilerimizin emeklerinin karşılığını alamaması ve üreticilerin pazarlama sorunlarının çözümü için üretici birliklerinin finansal açıdan zayıf olmaları, Dış pazarlarda rekabet açısından dezavantaj yaratan gübre, mazot gibi yüksek girdi fiyatları ve nakliyeden ambalajlamaya kadar yüksek seyreden maliyetler, Narenciyede yaygın olan Akdeniz sineği diğer haşerelerle etkin bir şekilde mücadele edilememesi, Depolama alanlarının ve soğuk hava depolarının yetersizliği, Endüstriyel narenciye ürünlerinin üretiminde çok gerilerde olunması, narenciye işleme sanayimize yönelik yatırımların yeterince teşvik edilmemesi, İhracat kapasitesinin artırılamaması gibi son derece büyük ve yapısal birçok sıkıntı ile boğuşarak üretmeye çalışmaktadır. Bütün bu zorluklarla şimdiye kadar fedakârca mücadele eden üreticilerimiz, şimdi de zikrettiğimiz afetle karşı karşıya kalmış ve işleri içinden çıkılmaz bir noktaya gelmiştir. Yaşanan bu afet neticesinde, Ocak ayından itibaren bahçelerinde budama, ilaçlama, gübreleme ve sulama gibi mecburi harcamalarını yapan çiftlerimiz çok büyük zararlara uğramışlardır. Bu durum zaten borçlu olan çiftçimizi daha da perişan hale getirmiştir.  Üreticilerimizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar bu zararla iyice ağırlaşmış ve devlet desteği olmadan başa çıkamayacakları bir aşamaya gelmiştir. Büyük zararlara uğrayan çiftçilerimizin yanı sıra, narenciye hasadında çalışan işçilerimiz de yaşanan bu afet sebebiyle bu yıl çalışamayacak ve işsizler arasına katılacaklardır. Ayrıca, kaybedilen ürünlerin aynı zamanda ihracat ürünleri olması, söz konusu bölgelerimizin ekonomisini etkilemesinin ötesinde Türkiye ekonomisini de olumsuz etkileyecektir. Şunu belirtmek isterim ki;  bu felaket sonucu ağır şekilde maddi kayıplar yaşayacak olan üreticilerimize devletimizin acilen sahip çıkması ve bu darboğazdan çiftçilerimizin kurtarılması elzemdir. Bu afetin zararlarının ortadan kaldırılması ve çiftçimizin süreci en az hasarla atlatması amacıyla acilen aşağıda belirteceğimiz tedbir ve destek paketinin hazırlanması gerekmektedir. Bu itibarla; ilk olarak, söz konusu yörelerimiz afet bölgesi ilan edilmelidir. İkinci olarak, TARSİM sigortası kapsamına sıcaklık ve fırtınanın yol açtığı zararlar girmemektedir.  Narenciye alanlarının sigortalandığı TARSİM sigorta mevzuatında değişiklik yapılarak, aşırı sıcakların ve rüzgârların neden olduğu zararların da sigortalanacağı teminat altına alınmalıdır.  Zira, iklim değişikliği ve küresel ısınmayı dikkate aldığımızda, böylesine bir değişiklik yapılması çiftçilerimiz açısından gelecekte hayati önem taşımaktadır.  Son yaşanan afet de TARSİM sigortası kapsamına acilen alınmalıdır. Bu şekilde yapılacak bir değişiklikle beraber zarar tespiti yapılmalı ve çiftçilerimizin kaybettiği ürünler sigortalanmalıdır. Üçüncü olarak, mağdur olan narenciye üreticilerimizin Ziraat Bankası’na ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan borçları faizsiz bir şekilde ötelenmeli ve uygun ödeme koşulları sağlanmalıdır. Son olarak, bu çiftçilerimize zararları ile orantılı olarak nakdi destek sağlanmalıdır. Ege ve Akdeniz bölgelerinde yaşanan felaketin sonucunda zararın boyutlarını azaltabilmek için gerekli önlemlerin alınması ve çiftçimize gereken desteğin sağlanması konusunda İYİ Parti olarak üreticimiz adına iktidara buradan çağrı yapıyoruz: Yukarıda dile getirdiğimiz tedbir ve destek önerilerinin bir an önce hayata geçirilmesini önemle talep ediyoruz.   Çünkü pandemi süreci de göstermiştir ki, tarım sektörüne sahip çıkmak geleceğimiz açısından son derece önemlidir.   Eğer ifade ettiğimiz bu devlet desteği mağdur olan narenciye üreticilerimize sağlanmaz ise; Çiftçilerimizin karşı karşıya kaldıkları bu felaketten kendi çabalarıyla kurtulmaları mümkün olmayacaktır. Devlet desteğinin sağlanmadığı bir senaryoda çiftçilerimiz tarlalarını, bahçelerini ve arazilerini satmak zorunda kalacaklardır. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde bu yörelerde büyük bir kriz yaşanacaktır. Eğer üreticilerimizin bu dönemde devlet desteğinden mahrum kalırsa, narenciye üretiminin bu bölgelerdeki geleceği riske girecektir. Bugüne kadar başta Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener olmak üzere, partimiz bir bütün halinde çiftçilerimizin sorunlarını birinci elden gündeme getirdi ve yapılması gerekenleri anlattı. Geldiğimiz aşama itibariyle, Türkiye’de tarımı adeta bitme noktasına getiren bu iktidara her platformda gerekli ikazlarımızı yaptık. Şimdi de başta narenciye olmak üzere, zeytin ve buğday üreticilerimizin yaşadıkları bu felakette iktidarı göreve çağırıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan afetlerde yaptığınız gibi bu felakete de duyarsız kalmayın. Üreticimize bu zor gününde sahip çıkın. Bir an önce zikrettiğimiz adımları atın ve ekonomik destek programını ivedilikle hazırlayın. Bu üreticilerimize yaşadıkları felaket karşısında sahip çıkın ve onları rahatlatın. Rahatlatın ki, ülkemiz başta narenciye üretimi olmak üzere birçok tarımsal ürün konusunda geleceği riske girmesin.  Konuşmama son verirken hepinize saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum." diye konuştu.
İYİ Parti Muğla Milletvekili ve Yerel Yönetimler Başkanı Prof. Dr. Metin Ergun'un Ege ve Akdeniz Bölgesinde narenciye üreticilerinin uğradıkları zararla ilgili TBMM'de bir açıklama yaptı.

Prof. Dr. Ergun, toplantıda şu açıklamalarda bulundu; "Geçtiğimiz günlerde Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde yaşanan mevsim normallerinin çok üzerindeki sıcakların ve ardından esen sert rüzgârların narenciye, zeytin ve buğday gibi tarımsal ürünleri büyük oranda yok etmesi ve üreticilerimizin büyük zararlara uğraması ile alakalı olarak görüşlerimizi ifade etmek için karşınızdayım.

Konuşmama başlamadan evvel, böylesine bir afetle karşı karşıya kalan narenciye üreticisi vatandaşlarımıza İYİ Parti ailesi ve şahsım adına geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyorum.

Bildiğiniz gibi hem ülkemiz, hem de insanlık çok ağır bir salgın sürecinin içerisinde bulunuyor. Bu sürecin, toplumların sosyal hayatlarına etki etmesinin dışında, en ağır sonuçlarını ekonomide göstereceği konusunda bütün dünya aynı kanaattedir. 

Bu süreçte en fazla etkilenen sektör tarımdır ve bu sıkıntılarla baş etmede çaresiz kalacak kesimlerin başında ise çiftçiler gelmektedir. Ne yazık ki, bu iktidar döneminde en fazla ihmal edilen sektör de tarımdır.

İktidar üreticimizi her defasında yüzüstü bırakmış ve kendilerinin deyimiyle “Hans’ın, George’un” ürünlerini ithal etmeyi marifet saymışlardır.

İktidarın yabancı çiftçiye yarayan bu politikaları neticesinde,  bir zamanlar tarımda kendi kendine yeten Türkiye, artık net ithalatçı hale gelmiştir. Bu iktidar şimdiye kadar önceliğini tarımdan ve çiftçimizden yana kullanmamıştır. 

İktidarları süresince hiçbir zaman uzun vadeli planlar-programlar oluşturup Türkiye’nin tarımda atılım yapmasını sağlamayı düşünmemiştir. Tarım ve sanayi ile kaliteli bir büyüme sağlamak yerine, işin kolayına kaçarak rant ekonomisine yönelmiştir. Böyle bir anlayışın hiçbir yaraya merhem olmadığı, bugün içinden geçtiğimiz süreçte çok daha net bir şekilde anlaşılmaktadır.

Tarım konusunda sorun çözmeye odaklanan bir politika setine en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlardan geçiyoruz, çünkü çiftçilerimiz belki de hiç olmadığı kadar zor durumdadırlar.  Maalesef iktidarın böyle bir yaklaşımı söz konusu değildir.

Mazot, elektrik, gübre gibi artan girdi maliyetleri sebebiyle, bugün çiftçilikle geçinen birçok ailemiz geçimini temin edemez bir halde iflasın eşiğine gelmiş durumdadır.

Sizlere bugün tarımın içinde bulunduğu genel sıkıntılardan değil, özellikle afetten en fazla etkilenen narenciye üzerinde durmak istiyorum. Öncelikle Türkiye’nin narenciye konusundaki dünyadaki durumundan bahsetmemiz gerekmektedir. Türkiye narenciye üretimi konusunda Dünya’da çok önemli bir yere sahiptir.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün verilerine göre, dünyadaki narenciye üretimi yıllık 147 milyon ton civarındadır. Narenciye üretiminde Çin 39 milyon tonluk bir hacim ile ilk sırada yer alırken, Türkiye 4.9 milyon ton ile yedinci sırada yer almaktadır. 

Dünya çapında üretilen 147 milyon ton narenciyenin 17.3 milyon tonu uluslararası ticaret içerisinde alınıp satılmaktadır.  Bu miktardaki narenciyenin piyasa değeri 14.8 milyar dolara tekabül etmektedir.  Türkiye ise 4.9 milyon tonluk narenciye üretiminin %41'ine denk gelen yaklaşık 2 milyon tonunu ihraç etmektedir. Ülkemizin bu ihracattan elde ettiği gelir ise 890 milyon dolar civarındadır.

Ülkemizin narenciye konusunda dünyadaki mevcut yerini muhafaza ederek, gelirlerini koruyabilmesi ve arttırabilmesi için narenciye üreticimizi korumamız gerekmektedir. Çünkü özellikle böylesine doğal afet anlarında üreticimize destek olmak, geleceğimiz açısından hayati bir önem taşımaktadır.

Çiftçilerimiz bu kadar zor ekonomik şartlar altındayken, geçtiğimiz 15 Mayıs ve 24 Mayıs tarihleri arasında Ege ve Akdeniz bölgelerimizde sıcaklık değerlerini mevsim normallerinin çok üstüne çıkartan çöl sıcakları yaşanmıştır.

Aynı tarihlerde çöl sıcaklarının yanı sıra,  uzun süren poyraz ve sert esen bir fırtına da yaşanmıştır.
Hava sıcaklıklarında görülen bu ani değişiklikler, başta narenciye ve zeytinde olmak üzere birçok tarım ürünü üzerinde çok olumsuz etkiler doğurmuştur.

Bu felaketten en çok etkilenen şehirlerimizin başında Çukurova yöresinde Adana, Osmaniye, Mersin; yine Akdeniz’de Antalya, Ege’de Muğla ve Aydın gelmektedir. Ve zarar gören illerimizin oluşturduğu hat İzmir’e kadar uzanmaktadır. Özellikle Çukurova’da erkenci limon, mandalina, portakal, karpuz, yine bazı orta erkenci mandalina çeşitlerinde, zeytinliklerde ve hatta buğdayda bile çok ciddi kayıplar ortaya çıkmıştır.

Aşırı sıcaklar ve rüzgâr nedeniyle, Akdeniz Bölgemizde %95’lere varan ve Ege Bölgemizde de yaklaşık %70-80’lere ulaşan narenciye meyveleri maalesef yere dökülmüş durumdadır. Seçim bölgem olan Muğla’nın Ortaca, Köyceğiz ve Dalaman ilçelerinde narenciyede rekolte kaybı maalesef %90’lara ulaşacak gibidir.

Bununla beraber, hem Akdeniz, hem de Ege’de ama özellikle Çukurova’da zeytinde %80’lere varan kayıplar oluştuğu çiftçilerimizden gelen bilgiler arasındadır. Bu manada en fazla kayıp, Osmaniye ve ilçelerindedir.
Aynı zamanda Buğday hasatına az bir süre kala sıcakların etkisiyle % 50’lere varan bir kayıp yaşandığı da bize gelen bilgiler arasındadır. Özellikle narenciyede çok büyük kayıplar yaşanacaktır.

Bu afet, narenciye sektörünün son zamanlarda yaşadığı en büyük afettir ve üreticimize çok ağır bir darbe vurmuştur. Üreticilerimizin bunun dışında da çok çeşitli sorunları vardır.

Narenciye sektörü;

Üretimden pazarlamaya kadar olan tüm aşamalarda yaşanan örgütlenme ve eğitim eksiklikleri,

Çiftçilerimizin emeklerinin karşılığını alamaması ve üreticilerin pazarlama sorunlarının çözümü için üretici birliklerinin finansal açıdan zayıf olmaları,

Dış pazarlarda rekabet açısından dezavantaj yaratan gübre, mazot gibi yüksek girdi fiyatları ve nakliyeden ambalajlamaya kadar yüksek seyreden maliyetler,

Narenciyede yaygın olan Akdeniz sineği diğer haşerelerle etkin bir şekilde mücadele edilememesi,

Depolama alanlarının ve soğuk hava depolarının yetersizliği,

Endüstriyel narenciye ürünlerinin üretiminde çok gerilerde olunması, narenciye işleme sanayimize yönelik yatırımların yeterince teşvik edilmemesi,

İhracat kapasitesinin artırılamaması gibi son derece büyük ve yapısal birçok sıkıntı ile boğuşarak üretmeye çalışmaktadır.

Bütün bu zorluklarla şimdiye kadar fedakârca mücadele eden üreticilerimiz, şimdi de zikrettiğimiz afetle karşı karşıya kalmış ve işleri içinden çıkılmaz bir noktaya gelmiştir.

Yaşanan bu afet neticesinde, Ocak ayından itibaren bahçelerinde budama, ilaçlama, gübreleme ve sulama gibi mecburi harcamalarını yapan çiftlerimiz çok büyük zararlara uğramışlardır. Bu durum zaten borçlu olan çiftçimizi daha da perişan hale getirmiştir. 

Üreticilerimizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar bu zararla iyice ağırlaşmış ve devlet desteği olmadan başa çıkamayacakları bir aşamaya gelmiştir. Büyük zararlara uğrayan çiftçilerimizin yanı sıra, narenciye hasadında çalışan işçilerimiz de yaşanan bu afet sebebiyle bu yıl çalışamayacak ve işsizler arasına katılacaklardır.

Ayrıca, kaybedilen ürünlerin aynı zamanda ihracat ürünleri olması, söz konusu bölgelerimizin ekonomisini etkilemesinin ötesinde Türkiye ekonomisini de olumsuz etkileyecektir. Şunu belirtmek isterim ki;  bu felaket sonucu ağır şekilde maddi kayıplar yaşayacak olan üreticilerimize devletimizin acilen sahip çıkması ve bu darboğazdan çiftçilerimizin kurtarılması elzemdir.

Bu afetin zararlarının ortadan kaldırılması ve çiftçimizin süreci en az hasarla atlatması amacıyla acilen aşağıda belirteceğimiz tedbir ve destek paketinin hazırlanması gerekmektedir. Bu itibarla; ilk olarak, söz konusu yörelerimiz afet bölgesi ilan edilmelidir.

İkinci olarak, TARSİM sigortası kapsamına sıcaklık ve fırtınanın yol açtığı zararlar girmemektedir.  Narenciye alanlarının sigortalandığı TARSİM sigorta mevzuatında değişiklik yapılarak, aşırı sıcakların ve rüzgârların neden olduğu zararların da sigortalanacağı teminat altına alınmalıdır. 

Zira, iklim değişikliği ve küresel ısınmayı dikkate aldığımızda, böylesine bir değişiklik yapılması çiftçilerimiz açısından gelecekte hayati önem taşımaktadır.  Son yaşanan afet de TARSİM sigortası kapsamına acilen alınmalıdır. Bu şekilde yapılacak bir değişiklikle beraber zarar tespiti yapılmalı ve çiftçilerimizin kaybettiği ürünler sigortalanmalıdır.

Üçüncü olarak, mağdur olan narenciye üreticilerimizin Ziraat Bankası’na ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan borçları faizsiz bir şekilde ötelenmeli ve uygun ödeme koşulları sağlanmalıdır. Son olarak, bu çiftçilerimize zararları ile orantılı olarak nakdi destek sağlanmalıdır.

Ege ve Akdeniz bölgelerinde yaşanan felaketin sonucunda zararın boyutlarını azaltabilmek için gerekli önlemlerin alınması ve çiftçimize gereken desteğin sağlanması konusunda İYİ Parti olarak üreticimiz adına iktidara buradan çağrı yapıyoruz:

Yukarıda dile getirdiğimiz tedbir ve destek önerilerinin bir an önce hayata geçirilmesini önemle talep ediyoruz.
  Çünkü pandemi süreci de göstermiştir ki, tarım sektörüne sahip çıkmak geleceğimiz açısından son derece önemlidir.  

Eğer ifade ettiğimiz bu devlet desteği mağdur olan narenciye üreticilerimize sağlanmaz ise;

Çiftçilerimizin karşı karşıya kaldıkları bu felaketten kendi çabalarıyla kurtulmaları mümkün olmayacaktır.

Devlet desteğinin sağlanmadığı bir senaryoda çiftçilerimiz tarlalarını, bahçelerini ve arazilerini satmak zorunda kalacaklardır.

Dolayısıyla önümüzdeki dönemde bu yörelerde büyük bir kriz yaşanacaktır.

Eğer üreticilerimizin bu dönemde devlet desteğinden mahrum kalırsa, narenciye üretiminin bu bölgelerdeki geleceği riske girecektir.

Bugüne kadar başta Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener olmak üzere, partimiz bir bütün halinde çiftçilerimizin sorunlarını birinci elden gündeme getirdi ve yapılması gerekenleri anlattı. Geldiğimiz aşama itibariyle, Türkiye’de tarımı adeta bitme noktasına getiren bu iktidara her platformda gerekli ikazlarımızı yaptık.

Şimdi de başta narenciye olmak üzere, zeytin ve buğday üreticilerimizin yaşadıkları bu felakette iktidarı göreve çağırıyoruz.

Geçtiğimiz yıllarda yaşanan afetlerde yaptığınız gibi bu felakete de duyarsız kalmayın.

Üreticimize bu zor gününde sahip çıkın.

Bir an önce zikrettiğimiz adımları atın ve ekonomik destek programını ivedilikle hazırlayın.

Bu üreticilerimize yaşadıkları felaket karşısında sahip çıkın ve onları rahatlatın.

Rahatlatın ki, ülkemiz başta narenciye üretimi olmak üzere birçok tarımsal ürün konusunda geleceği riske girmesin. 

Konuşmama son verirken hepinize saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum." diye konuştu.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.