Her yıl 1,5 milyon yeni vaka, yaklaşık 400 bin ölüm

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 27.10.2017 - 22:18, Güncelleme: 27.10.2017 - 22:18 2554+ kez okundu.
 

Her yıl 1,5 milyon yeni vaka, yaklaşık 400 bin ölüm

Genel Cerrah Doç. Dr. Ahmet Dağ, meme kanserinde farkındalığın önemli olduğunu belirterek, "Türkiye’de her 8 kadından birisi risk altında. Dünyada her yıl 1,5 milyon yeni vaka ekleniyor ve yaklaşık 400 bin kişi hayatını kaybediyor. 21 yaşında meme kanseri olan hastalarımız var. 11-12 yaşındaki çocukların memesinde bile artık iyi huylu da olsa kitleler çıkmaya başladı" dedi. Meme kanseriyle ilgili açıklamalarda bulunan Mersin Üniversitesi (MEÜ) Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Dağ, Ekim ayının Meme kanseri farkındalık ayı olduğunu söyledi. Meme kanserinde farkındalığın önemli olduğunu belirten Doç. Dr. Dağ, "Çünkü bu hastalıktan kurtulmanın en büyük silahı erken teşhis. Bu kanser çok artış gösteriyor. Türkiye’de her 8 kadından birisi risk altında. Dünyada her yıl 1,5 milyon yeni vaka ekleniyor ve neredeyse yaklaşık 400 bin kişi hayatını kaybediyor. Meme kanseri kadınlarda görülen en sık kanser türüdür. Aslında farkındalık önemli. Erken teşhisle bu hastaların yüzde 80’ı kurtulabiliyor" diye konuştu. "Batılı yaşam tarzı riski artırıyor" Meme kanseriyle ilgili bazı yanlış bilinenlerin de olduğunu belirten Dağ, "İlk önce bazı durumlar riski artırıyor gibi duruyor ama ilk sorduğumuz soru ailenizde meme kanseri var mı şeklinde oluyor. Ancak bakarsanız 10 hastadan birinde aile öyküsü var. Yani bunun anlamı genetik geçiş öyle beklenildiği kadar fazla değil. Genetik rahatsızlık yüzde 10 gibi. İkincisi doğum yapıp, emzirmeyi sorguluyoruz. Çünkü bunlar koruyucu gözüküyor ama bizim 6 doğum yapıp kanser olan, 3 yıl emzirip kanser olan hastalarımız var. Yani böyle bir durum olduğunda bende kanser çıkmaz diye düşünmemek gerekir. Yaşam tarzı önemli. Çünkü batılı yaşam tarzı riski artırıyor. Çünkü bu doğum yaşı artıyor, stres, çevre düzeni, alkol kullanımı, egzersizden uzak yaşam hepsi birlikte riski artırıyor. Doğuda görülmeyecek diye bir şey yok ama batıya gidildikçe oran artıyor. Yalnız hastalığın farkına varılmasında tam tersi bir durum söz konusu oluyor. Eğer biz batıda evre 1 veya 2’de yakalıyorsak, Doğu’da daha çok 3. derece bazen ise maalesef hastayı kaybedecek düzeyde yakaladığımız hastalar oluyor" şeklinde konuştu. "40 yaşından sonra her kadın 2 yılda bir taramaya girmeli" Meme kanserinin kendini kitleyle gösterdiğini dile getiren Doç. Dr. Dağ, "Tabi her kitle kanser değildir. Bizim polikliniğe gelen hastalardaki kitlelerin yüzde 90’ı iyi huylu kitleler. Çoğunlukta hasta ağrıdan şikayetçi oluyor. Genelde de şu söylenir, kanser ağrı yapmaz. Ama hastalarımızın çoğunda kanser olsa da olmasa da meme dokusu, çok fazla süt bezesi olduğundan dolayı ağrı eşlik edebiliyor. Kanserin kendisi belki ağrı yapmıyor ama meme ağrısı hastalarımızın yüzde 60’ı, yüzde 70’inde oluyor. O yüzden ağrım var kanser olamam düşüncesi de bu bağlamda yanlış. Bunun yanında meme başı çökmeleri, ciltte değişiklik, meme başının genişlemesi, kitleye eşlik eden bir koltuk altı kitlesi, portakal kabuğu dediğimiz ciltte kalınlaşmalar uyarıcı oluyor. Hasta geldiğinde mamografi, ultrason ve meme MR’ını çekiyoruz. 40 yaşından sonra her kadın 2 yılda bir taramaya girmeli. Tarama zaten şikayeti olmadan gelen insanlara yapılır. Biz o zaman erken teşhis yapabiliriz" ifadelerini kullandı. "İğne biyopsisinden korkmamak gerekir" Tarama sonucunda kitle bulunduysa adının patoloji ile konulması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Dağ, "Yine halk arasında yanlış bilinen bir şey var. Bıçak değerse yada biyopsi yapılırsa hastalığın kötüleşeceğini düşünüyor. Memede hatta troid için geçerli. Tanı böyle konulur. Kesinlikle biyopsiden korkmamak gerekir. Evet yarım yapılmış cerrahi biyopsi işi bozabilir. Orada tümörün mecbur kalmadıkça bir kısmını bırakmak çok doğru değil. Ancak iğne biyopsisi yapılırsa o zaman hem hastanın memesini koruma şansımız oluyor hem erken teşhis oluyor. Adını koyduktan sonra cerrahi kısmı en önemli basamaklardan birisidir. Cerrahi kısmında da her zaman memeyi almıyoruz. Memeyi koruyamadığımız durumlarda bile yeni meme yapabiliyoruz. Cerrahi sonrası onkoloji tedavi gündeme geliyor. Burada kemoterapi ve ışın tedavisi uygulanıyor. Kemoterapi gerçekten çok ilerledi. Aynı şekilde ışın bu hastalıkta mücadelede çok büyük etkisi var. Artık kolay kolay meme kanserinden hasta kaybetmiyoruz" dedi. "21 yaşında meme kanserine yakalanan hastalarımız var" Meme kanserinin normalde 60’lı yaşların hastalığı olduğuna dikkat çeken Doç.. Dr. Dağ, "Ancak benim hastaların çoğu 40-44 yaş arasında ve menopoz öncesi. Biz daha önce bunları menopoz sonrası görüyorduk ve bu hastalara kemoterapi bile gerekmiyordu çünkü daha ılımlı seyrediyordu. Menopoz öncesi yakalanıldığında hastalık daha agresif seyrediyor. Benim maalesef 21 yaşında meme kanserine yakalanan hastam var. Meme kitleleri yine bu şekilde arttı. Normalde meme kitleleri 20 ile 25’li yaşlarda bekliyoruz ama benim 11-12 yaşındaki çocukta memede 5 santim iyi huylu tümörleri olan kitlelerimiz var. Yediğimiz, içtiğimiz herşeyde maalesef hormon var. Özellikle östrojen hormonu bu memedeki kitleleri ve kanseri tetikliyor" diye konuştu.
Genel Cerrah Doç. Dr. Ahmet Dağ, meme kanserinde farkındalığın önemli olduğunu belirterek, "Türkiye’de her 8 kadından birisi risk altında.

Dünyada her yıl 1,5 milyon yeni vaka ekleniyor ve yaklaşık 400 bin kişi hayatını kaybediyor. 21 yaşında meme kanseri olan hastalarımız var. 11-12 yaşındaki çocukların memesinde bile artık iyi huylu da olsa kitleler çıkmaya başladı" dedi.

Meme kanseriyle ilgili açıklamalarda bulunan Mersin Üniversitesi (MEÜ) Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Dağ, Ekim ayının Meme kanseri farkındalık ayı olduğunu söyledi. Meme kanserinde farkındalığın önemli olduğunu belirten Doç. Dr. Dağ, "Çünkü bu hastalıktan kurtulmanın en büyük silahı erken teşhis.

Bu kanser çok artış gösteriyor. Türkiye’de her 8 kadından birisi risk altında. Dünyada her yıl 1,5 milyon yeni vaka ekleniyor ve neredeyse yaklaşık 400 bin kişi hayatını kaybediyor. Meme kanseri kadınlarda görülen en sık kanser türüdür. Aslında farkındalık önemli. Erken teşhisle bu hastaların yüzde 80’ı kurtulabiliyor" diye konuştu.

"Batılı yaşam tarzı riski artırıyor"

Meme kanseriyle ilgili bazı yanlış bilinenlerin de olduğunu belirten Dağ, "İlk önce bazı durumlar riski artırıyor gibi duruyor ama ilk sorduğumuz soru ailenizde meme kanseri var mı şeklinde oluyor. Ancak bakarsanız 10 hastadan birinde aile öyküsü var.

Yani bunun anlamı genetik geçiş öyle beklenildiği kadar fazla değil. Genetik rahatsızlık yüzde 10 gibi. İkincisi doğum yapıp, emzirmeyi sorguluyoruz. Çünkü bunlar koruyucu gözüküyor ama bizim 6 doğum yapıp kanser olan, 3 yıl emzirip kanser olan hastalarımız var. Yani böyle bir durum olduğunda bende kanser çıkmaz diye düşünmemek gerekir.

Yaşam tarzı önemli. Çünkü batılı yaşam tarzı riski artırıyor. Çünkü bu doğum yaşı artıyor, stres, çevre düzeni, alkol kullanımı, egzersizden uzak yaşam hepsi birlikte riski artırıyor. Doğuda görülmeyecek diye bir şey yok ama batıya gidildikçe oran artıyor.

Yalnız hastalığın farkına varılmasında tam tersi bir durum söz konusu oluyor. Eğer biz batıda evre 1 veya 2’de yakalıyorsak, Doğu’da daha çok 3. derece bazen ise maalesef hastayı kaybedecek düzeyde yakaladığımız hastalar oluyor" şeklinde konuştu.

"40 yaşından sonra her kadın 2 yılda bir taramaya girmeli"

Meme kanserinin kendini kitleyle gösterdiğini dile getiren Doç. Dr. Dağ, "Tabi her kitle kanser değildir. Bizim polikliniğe gelen hastalardaki kitlelerin yüzde 90’ı iyi huylu kitleler. Çoğunlukta hasta ağrıdan şikayetçi oluyor. Genelde de şu söylenir, kanser ağrı yapmaz.

Ama hastalarımızın çoğunda kanser olsa da olmasa da meme dokusu, çok fazla süt bezesi olduğundan dolayı ağrı eşlik edebiliyor. Kanserin kendisi belki ağrı yapmıyor ama meme ağrısı hastalarımızın yüzde 60’ı, yüzde 70’inde oluyor. O yüzden ağrım var kanser olamam düşüncesi de bu bağlamda yanlış.

Bunun yanında meme başı çökmeleri, ciltte değişiklik, meme başının genişlemesi, kitleye eşlik eden bir koltuk altı kitlesi, portakal kabuğu dediğimiz ciltte kalınlaşmalar uyarıcı oluyor. Hasta geldiğinde mamografi, ultrason ve meme MR’ını çekiyoruz.

40 yaşından sonra her kadın 2 yılda bir taramaya girmeli. Tarama zaten şikayeti olmadan gelen insanlara yapılır. Biz o zaman erken teşhis yapabiliriz" ifadelerini kullandı.

"İğne biyopsisinden korkmamak gerekir"

Tarama sonucunda kitle bulunduysa adının patoloji ile konulması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Dağ, "Yine halk arasında yanlış bilinen bir şey var. Bıçak değerse yada biyopsi yapılırsa hastalığın kötüleşeceğini düşünüyor.

Memede hatta troid için geçerli. Tanı böyle konulur. Kesinlikle biyopsiden korkmamak gerekir. Evet yarım yapılmış cerrahi biyopsi işi bozabilir. Orada tümörün mecbur kalmadıkça bir kısmını bırakmak çok doğru değil. Ancak iğne biyopsisi yapılırsa o zaman hem hastanın memesini koruma şansımız oluyor hem erken teşhis oluyor.

Adını koyduktan sonra cerrahi kısmı en önemli basamaklardan birisidir. Cerrahi kısmında da her zaman memeyi almıyoruz. Memeyi koruyamadığımız durumlarda bile yeni meme yapabiliyoruz. Cerrahi sonrası onkoloji tedavi gündeme geliyor.

Burada kemoterapi ve ışın tedavisi uygulanıyor. Kemoterapi gerçekten çok ilerledi. Aynı şekilde ışın bu hastalıkta mücadelede çok büyük etkisi var. Artık kolay kolay meme kanserinden hasta kaybetmiyoruz" dedi.

"21 yaşında meme kanserine yakalanan hastalarımız var"

Meme kanserinin normalde 60’lı yaşların hastalığı olduğuna dikkat çeken Doç.. Dr. Dağ, "Ancak benim hastaların çoğu 40-44 yaş arasında ve menopoz öncesi.

Biz daha önce bunları menopoz sonrası görüyorduk ve bu hastalara kemoterapi bile gerekmiyordu çünkü daha ılımlı seyrediyordu. Menopoz öncesi yakalanıldığında hastalık daha agresif seyrediyor. Benim maalesef 21 yaşında meme kanserine yakalanan hastam var.

Meme kitleleri yine bu şekilde arttı. Normalde meme kitleleri 20 ile 25’li yaşlarda bekliyoruz ama benim 11-12 yaşındaki çocukta memede 5 santim iyi huylu tümörleri olan kitlelerimiz var. Yediğimiz, içtiğimiz herşeyde maalesef hormon var.

Özellikle östrojen hormonu bu memedeki kitleleri ve kanseri tetikliyor" diye konuştu.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.